HPV (human papillomavirus) kadınlarda genital siğillere (kondilom) ve başta rahim ağzı kanseri olmak üzere diğer alt genital sistem kanserlerine neden olabilen bir virustur. HPV ile rahim ağzı kanseri arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Bu nedenle geliştirilen HPV aşıları ile rahim ağzı kanserinden korunmak mümkündür.

3 tip HPV aşısı mevcuttur.

  • Cervarix (ikili aşı): HPV tip 16 ve 18’e karşı koruyucudur.
  • Gardasil (dörtlü aşı): Rahim ağzı kanserine en sık yol açan HPV tip 16 ve 18’e karşı koruyucu olmakla birlikte aynı zamanda genital siğillere yol açan HPV tip 6 ve 11’e karşı koruyucudur.
  • Gardasil-9 (dokuzlu aşı): Rahim ağzı kanserine yol açan 7 HPV tipine karşı ve genital siğillere yol açan 2 HPV tipine karşı koruyucudur (HPV tip 16-18-31-33-45-52-58 ve HPV tip 6-11).

HPV aşısı hangi yaşlarda nasıl uygulanmalıdır?

  • Aşı 9-26 yas arası tüm kadınlara önerilir.
  • İlk cinsel iliskiden önce uygulandığında %100 e yakın koruyucudur
  • 0,2 ve 6. ayda toplamda 3 doz IM (kas içerisine) olarak uygulanır.
  • Geçmis cinsel ilişki veya HPV ile ilişkili hastalık öyküsü aşılama için engel değildir.
  • Aşılama öncesi HPV testi önerilmez.

Smear testi, rahim ağzı kanseri veya öncü lezyonlarının (CIN 1,2,3) erken saptanmasını sağlayan tarama testidir. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzı görülerek, rahim ağzından sürüntü alınır ve mikroskopta incelenmek üzere bir cama sürülür. Böylelikle rahim ağzındaki hücresel değişiklikler tespit edilir.

Rahim ağzı kanseri tarama testi olan SMEAR testine ilk cinsel ilişki sonrası ve en erken 21 yaşında başlanmalıdır. Belirli aralıklarla test tekrar edilmeli, 30 yaş sonrasında ise HPV testi ile birlikte taramalara devam edilmelidir.

Smear testi sonucunda ASCUS, LSIL, ASC-H, HSIL, AGC gibi anormallikler tespit edilebilir. Smear testi bir tarama testidir ve anormal sonuç mutlaka RAHİM AĞZI KANSERİ veya öncü lezyonları olduğu ANLAMINA GELMEZ. Bazı vajinal enfeksiyonlar ve hormonal durum dahi anormal sonuçlara neden olmaktadır. Ancak bu gibi test anormallikleri saptandığında mutlaka uygun detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır.

Smear testi sonucu anormal geldiğinde, bir sonraki yaklaşım KOLPOSKOP denilen bir mikroskop ile rahim ağzının büyütülerek detaylı bir şekilde izlenmesi ve şüpheli bölgelerden küçük biyopsiler alınmasıdır. Alınan örnek patolojik incelemeye gönderilmekte ve sonuca göre tedavi seçenekleri belirlenmektedir. Hayati risk oluşturabilen rahim ağzı kanseri böylelikle çok erken dönemlerde yakalanarak tedavi edilebilmektedir.

  • Kolposkop serviksi (rahim ağzını) 3-40 kez büyüterek incelemeye yarayan çift gözlü bir mikroskoptur.
  • Kolposkopi işlemi ise serviksin (rahim ağzının) yaklaşık 40 kez büyütülerek incelendiği işlemdir.
  • Kolposkopi işlemi sırasında rahim ağzına anormal hücre çoğalması olan bölgeleri saptamamızı sağlayan kimyasal maddeler (asetik asit ve lugol) sürülmektedir.
  • Şüpheli görülen bölgelerden biyopsiler alınarak patolojik değerlendirmeye gönderilmektedir.
  • Patoloji sonucunda rahim ağzı kanseri öncüsü lezyonlar (CIN2-3) saptanması durumunda LEEP veya KONİZASYON gibi ileri işlemler gerekmektedir.

Hangi Durumlarda Yapılmalıdır?

  • Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzının şüpheli görülmesi
  • Cinsel ilişki sonrası kanama (Postkoital kanama)
  • Rahim ağzından alınan PAP SMEAR testinde anormallik saptanması
  • HPV testi sonucunda yüksek riskli HPV virusü saptanması (HPV tip 16-18)
  • Tekrarlayan yetersiz PAP SMEAR testi

Menopoz, yumurtalık fonksiyonlarının azalmasına bağlı olarak 1 yıldan uzun süre adet görmeme olarak tanımlanmaktadır. 40 yaşından önce adetten kesilme ise erken menopoz olarak tanımlanır. Menopoz sonrası vajinal kanama olması normal bir durum DEĞİLDİR ve mutlaka bir jinekolojik değerlendirme gerektirir. Menopoz sonrası kanaması olan hastaların yaklaşık %12’sinde rahim duvarı kanseri (endometrium kanseri) saptanabileceği unutulmamalıdır. Diğer sık görülen nedenler, rahim duvarı kalınlaşması (endometrial hiperplazi), rahim duvarının yaşa ve hormonal çekilmeye bağlı olarak çok incelmesi (endometrial atrofi), rahim duvarından köken alan polipler olarak sıralanabilir.

Değerlendirme

  • Ayrıntılı bir anamnez ve fizik muayene ile başlanmalıdır.
  • Vajen ve rahim ağzı olası lezyonlar açısından değerlendirilmelidir.
  • Ultrasonografi ile rahim duvarı ve yumurtalıklar değerlendirilmelidir.
  • Tüm bulgular ışığında ileri tanısal işlemler planlanmalıdır. Bunlar;
  • Endometrial biyopsi; rahim duvarından küretaj ile parça alınması işlemi
  • Ofis Histereskopi; kamera ile rahim ağzından rahim içerisine girilmesi işlemi

Laparoskopik cerrahi, karın içerisinin bir kamera yardımı ile izlenerek ve yardımcı el aletleri kullanılarak uygulanan cerrahidir.

  • İşleme göbek etrafında 1 cm’lik bir kesi yapılarak başlanır.
  • Bu kesiden ince uzun bir iğne karın içerisine ilerletilerek karın boşluğu COgazı ile şişirilir.
  • Göbek etrafında yapılan bu küçük kesiden kamera portu geçirilerek karın boşluğu kamera sistemi ile izlenir.
  • Sonrasında kasık bölgelerinden cerrahın ihtiyacına göre 2 veya 3 tane yardımcı port yerleştirilerek ameliyat bu küçük deliklerden yapılır.
  • Açık cerrahide olduğu gibi hasta karnında büyük kesiler yapılmaz, büyük yaralar oluşmaz.

Laparoskopik Cerrahinin Avantajları Nelerdir?

  • Karında büyük yara izi olmaması
  • Hızlı iyileşme
  • Ameliyat sonrası daha az ağrı
  • Karın içinde daha az yapışıklık
  • Daha kısa ameliyat süresi
  • Ameliyat sırasında daha az kanama
  • Hastanede daha kısa kalış ve erken taburculuk

Yukarıda sıralanan tüm bu avantajlar göz önüne alındığında, uygun olan tüm durumlarda laparoskopik cerrahi ilk tercih olmalıdır. Rahim alınması, rahim sarkması, miyom, yumurtalık kisti, endometriozis cerrahisi ve seçilmiş onkolojik vakalarda laparoskopik cerrahi güvenle uygulanmaktadır.

Miyomlar, rahimi oluşturan düz kas hücrelerinden köken alan iyi huylu (benign) tümörlerdir. Kadınlarda pelvis bölgesinde en sık görülen tümörlerdir. 40 yaş üzerindeki yaklaşık 3 kadından birinde miyom saptanmaktadır. Genellikle menapoz sonrası hormonal çekilmeye bağlı olarak miyom boyutları küçülmekte ve miyoma bağlı şikayetler azalmaktadır.

Miyomlar hangi şikayetlere neden olmaktadır?

  • Anormal vajinal kanama (sık ve düzensiz adet görme)
  • Adet miktarının çok artması ve adetin normalden uzun sürmesi
  • Kasık ağrısı
  • Cinsel ilişki sırasında ağrı
  • Gebelik ile ilişkili problemler ve düşük
  • İdrar torbasına basıya bağlı sık idrara gitme, idrar yaparken zorlanma, idrar kaçırma
  • Kalın barsağa basıya bağlı kabızlık ve dışkılamada güçlük

Bazı miyomlar ise hiçbir şikayete neden olmamakta ve rutin jinekolojik kontroller sırasında saptanmaktadır. Miyomlar iyi huylu tümörler olduklarından, şikayete neden olmayan bu tür miyomlarda cerrahi tedavi gerekmez. Ancak çok küçük oranlarda da olsa kansere dönüşme riskli bulunduğundan boyut ve görünüm açısından düzenli jinekolojik takip gerekmektedir.

Hangi durumlarda tedavi gerekmektedir?

  • Hastada yukarıda belirtilen şikayetlere neden olan miyomlar,
  • Takipte hızlı boyut artışı olan miyomlar,
  • Menopoz sonrası boyut artışı olan miyomlar tedavi gerektirmektedir.

Tedavi nasıl olmalıdır?

Miyomların ilaçla etkin tedavisi yoktur. En sık uygulanan yöntem miyomektomi; miyomun cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Uygun olan durumlarda laparoskopik cerrahi (kapalı yöntem) ile miyomektomi ilk seçenek olmalıdır. Laparoskopik miyomektomi cerrahisi ile karın içerisinde yapışıklıklar daha az olmakta, ameliyat sonrası ağrı daha az olmakta, iyileşme daha hızlı olmakta ve karında büyük yara izi olmamaktadır.

İLETİŞİM FORMU

Sorularınızı doktora sorun

Sorularınızı doğrudan aşağıdaki formdan Prof. Dr. Taylan Şenol’a sorabilirsiniz. Sorularınıza en kısa sürede cevap verilecektir.