HPV virüsü kapsid ile çevrili küçük, kapsülsüz çift sarmal DNA virüsüdür. Tüm dünyada yaygın bir sağlık sorunudur. Dünyada her yıl 80 milyon insan HPV virüsüne yakalanmaktadır. Her yıl dünyada otuz milyon kişide genital (cinsel bölge) siğil, beşyüz bin kişide rahim ağzı kanserine sebep olmaktadır. Bir kadının 45 yaşına kadar HPV ile karşılaşma ihtimali %80’dir. HPV ile karşılaşma en sık 20-30 yaşlar arasında olmaktadır. İlk cinsel ilişki sonrasında 2 yıl içinde %40, 4 yıl içerisinde %60 olasılıkla HPV ile enfekte olunur. Türkiye’de 500 bin’den fazla HPV pozitif kadın mevcuttur. Ülkemizde de ciddi bir sağlık sorunudur. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı ulusal tarama programında HPV taraması yapmaktadır.
Virüs 200’den fazla tipe sahiptir. HPV kelimesinin sonundaki rakam tip numarasını ifade eder. HPV virüsünün 60 farklı tipi ciltte, 40 farklı tipi kadın ve erkek cinsel organlarında enfeksiyon yaparlar. HPV virüsü rahim ağzı kanseri, anal kanser, penis kanseri, vulva (dış cinsel organ) kanserinin başlıca sorumlusudur. Rahim ağzı (serviks) kanserlerinin %99’unda HPV virüsünün DNA’sı bulunmuştur. HPV kanser dışında el, ayak, gırtlak, anüs, penis, vulva ve vajende siğil (kondilom) oluşturarak ciddi sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. HPV’nin 6 ve 11 tipleri en sık genital siğil yapan tipleridir. Diğer tiplerden 16,18,31,33,35,39, 45,51,52,56,58,59 ise rahim ağzı kanserinden sorumludur. Kanser yapan tipler arasında 16 ve 18 çok yüksek riskli tiplerdir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda yurt dışından farklı olarak 31,33 ve 45 tipleri de rahim ağzı kanser öncülerinde sıkça bulunmuştur.
HPV en sık cinsel ilişki ile bulaşır. İyi temizlenmeyen tıbbi aletlerden, ortak kullanılan iç çamaşırı ve hijyen ürünlerinden de bulaşabilir.
HPV virüsü en sık cinsel ilişki sonrasında oluşan mikro çatlaklardan vucuda girer. Vajen ve rahim ağzı hücrelerinin içine girer. Bulaşma sonrası %90 hastada HPV bir yıl içerisinde vücuttan temizlenir. Sigara kullanan, bağışıklık sistemi zayıf, çok sayıda cinsel partneri, korunmasız cinsel ilişkisisi(prezervatif kullanmayan) olan hastalarda virüs vücuttan temizlenemez veya tekrar enfekte olunur. Virüs bazı durumlarda ise vücutta sessiz bir konuma(latent) geçer, testler ile tespit edilemez. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, ağır bir hastalık sonrasında yeniden aktif formuna geçer. Virüsün vucutta aktif olarak kaldığı süre ne kadar uzun olursa kanserleşme ihtimali o kadar artar. Virsün doğal yollardan atılması ile kalıc bağışıklık elde edilemez. Kalıcı bağışıklık için HPV aşıları gereklidir(Aşılar kısmında detaylı anlatılmıştır).
Virüs hücre içine girdikten sonra çekirdeğe gider ve hücreyi kontrolsüz üremeye yönlendirir. Eğer virüs vücuttan atılamaz ise hücrelerde bozulmaya neden olur. Bu bozulmaya displazi adı verilir. Displazi denilen bu durum sonucunda CIN (cervical intraepitelial neoplasia) lezyonları oluşur. Bu lezyonlar kanser öncüsü lezyonlardır. CIN lezyonları hafif, orta ve ağır olarak üçe ayrılır. CIN1, 2, 3 olarak isimlendirilir. CIN 1 lezyonları %90 ihtimalle 2 yıl içerisinde geriler. Bu nedenle CIN 1 lezyonlarında rahim ağzı traşlaması (LEEP veya konizasyon ameliyatı) veya rahmin alınması gerekli değildir. CIN 2 %5-10, CIN 3 ise %12-40 oranında kansere ilerler. Bu nedenle CIN2-3 lezyonları tedavi edilmelidir. CIN 2 ve 3 aynı şekilde tedavi edilirler. İlk adımda rahim ağzı traşlama ameliyatı yapılır. Çıkan patoloji sonucuna göre takip ve tedavi yöntemi belirlenmelidir. (LEEP veya konizasyon diğer başlıkta açıklanmıştır.)
CIN lezyonlarının varlığına smear ile karar verilmez. Kolposkopi (kolposkopi diğer başlıkta açıklanmıştır) ile değerlendirilmesi ve biyopsi sonrasında tedavi yöntemi belirlenebilir. Smear sonucuna göre ameliyat kararı verilemez.
CIN lezyonlarını ve HPV virüsünü hasta kendisi anlayamaz. Düzenli aralıklarla yapılan muayene ve testlerle anlaşılabilir. Kontrollerde alınan bir test ile lezyonlar, kanserleşmeden yakalanabilir. Ihmal ölümcül sonuçlara sebep olabilir.